Basın nedir? sorusunu sorarak yazıma başlamak istiyorum. Eminim bilmeyenimiz yoktur. Peki 24 Temmuz, Basın Bayramı mıdır? Sorusunu sorsam kaçımız bilir? Kim bilir?
Milenyum ile birlikte hayatımıza giren ve son dönemde de sosyal medya mecralarının kullanımının yaygınlaşması sonucu vazgeçilmez olan internet ile birlikte hem okur sayısında hem de “basın” sayısında artış yaşandı. Ancak basına verilen değer ve saygı her geçen azalmaktadır.
24 Temmuz özünde basında sansürün kaldırıldığı gün olarak ortaya çıkmıştır. Sansür, denetlemeye bağlı bir durum olduğu için özgürce yazmanız sansür ile mümkün olmuyor. Bir de oto kontrol var ki, o da sansürleneceğini önceden bilmek ve izinsiz yayınlaması halinde başına bir şeylerin geleceğinden dolayı farkında olma durumu olarak ortaya çıkıyor. Bu da sansürden farklı olmuyor.
Peki dünyada basın özgürce yazabiliyor mu? Maalesef hayır. Washington merkezli düşünce kuruluşu Freedom House’un “Basın Özgürlüğü 2017” raporuna göre, dünyada basın özgürlüğü küresel olarak son 13 yılın en düşük seviyesine indi. Yani basın sansürleniyor. Ya direk kontrolle ya da oto kontrolle basın sansürleniyor.
Ekonomik bağımsızlığı olmayan bir basın kuruluşunun özgürce yazması da zaten beklenmemelidir. Gazete ve dergi gibi yayıncılığı külfetli olan basın kuruluşlarına abone olmayan bir okur kitlesi, her durumda ve ihtiyacı olduğu durumda kendisinin de özgür ifade edilmesini bir basın kuruluşundan beklemesi “benim canım candır, senin ki patlıcan” sözleriyle ifade edilebilir.
Ekonomik kaygıları olan basın kuruluşlarında yeterli desteği görmeyen bazı kuruluş veya gazeteciler, kendi dışlarındaki sektörlere yönelerek çalışmakta ve aynı anda ekonomik gelir sağlamayı mecbur bırakılmaktadır.
Zor şartlarda ayakta durmaya çalışan, zamanla, sansürle, iktisadi faktörlerle mücadelesini sürdüren basın kuruluşlarına okurların, halkımızın, sivil toplum kuruluşların maddi ve manevi olarak desteklemesi gerekmektedir.
Vaktinin büyük bir bölümünü gazetecilikle geçiren biz fikir işçilerine gereken değerin de verilmesi, yaşarken taçlandırılması gerekir. İş işten geçtikten sonra, güncelliğini yitirdikten sonra yapılan onurlandırmalar samimiyetsiz olup havada kalmaktadır.
Çokta umudum olmasa da basının sansürlenmediği, her gazetecinin basın etik ve hukuki kuralları çerçevesinde özgürce yazabildiği bir ortam temennisiyle tüm fikir işçisi gazeteci meslektaşlarımın bayramını kutlarım.
Her şey gönlünüzce olsun…