Ömrünü tarihi gün yüzüne çıkarmakla adamış bir insandır Refik Duru. Tanımayanlar, bilmeyenler için ise henüz adı konulmamış bir efsanedir.
1932 İstanbul’da doğan Refik Duru, Arkeologların adeta günümüzde yaşayan en eski temsilcilerinden biridir. Uluslararası düzeyde tanınırlığı olan ve ömrünün büyük bir bölümünü yaklaşık 65 yılını arazide geçiren bu bilim insanı 1950’li yılların sonunda İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Prehistorya Bölümünden mezun olmuş, yıllarca akademik kariyerini sürdürürken 1978 yılında da mesleğinin Profesörü olmuştur.
Bu değerli insan 1955 yılından günümüze deyin arazide tarihi gün ışığına çıkarmaya çalışan bilim insanıdır. Mütevazi kişiliği, hoş sohbeti, anlayışlı tavrı ve düzgün Türkçe diksiyonuyla güzel dostluk kurabileceğiniz nadir insanlardan biridir.
Dedim ya ömrünün büyük bir bölümü arazide geçen bu bilim insanı, 1972 yılına kadar Prof. Dr. U. Bahadır Alkım’ın yönetiminde yapılan Karatepe’de (Kadirli – Osmaniye) başlayan arazi çalışmaları, Yesemek Heykeltraşlık Atelyesi, Yesemek Höyüğü, Tilmen Höyük, Gedikli Karahöyük ve Kırışkal Höyük (İslahiye Gaziantep) kazılarında yer almış, 1973’de ‘Keban Barajı Kurtarma Kazıları Projesi’ kapsamındaki Değirmentepe (Elazığ) kazısını yönetmiştir. 1976 yılından sonra Prof. Duru’nun bilimsel çalışmalarının ikinci dönemi, Burdur ve çevresini kapsayan araştırmaları başlamıştır. Yörede 2 yıl süren yüzey araştırmalarının ardından, sırasıyla 1978-1988 arasında Kuruçay Höyüğü, 1989-1992 yıllarında Höyücek ve 1993-2010 arasında da Bademağacı Höyüğü kazılarını yürütmüştür.Bu çalışmalar sırasında, 1985 ve 1986’da Hacılar yakınlarında ‘Nekropol Arama Çalışmaları’, 1997’de de bir kazı dönemi Yassıhöyük’te (Acıpayam – Denizli) kazılar yapmıştır. 2002 yılında Tilmen Höyük’te bir ‘Koruma ve Düzenleme Projesi’ başlatan Duru, 2011 yılından sonra, Prof. Dr. Gülsün Umurtak’ın yönetimindeki Hacılar Büyük Höyük (Burdur) kazısına Onursal Başkan olarak katılmaktadır.
65 yıla yaklaşan arazi çalışmalarını bir paragrafa tabi ki sığdırmak çok zor ancak onu ancak yayınlanan bilimsel çalışmaları, kitapları ile yaşadıklarını daha iyi anlayabiliriz.
Geçtiğimiz yıl Ağustos ayında Burdur Valisi Şerif Yılmaz ile Hacılar Höyüğü ziyaretinde kazı çalışmalarının bittiği dönemde Prof. Dr. Refik Duru Bey ile tanışma fırsatı bulmuştum. Aradan geçen bir yılın ardından kazı alanındaki çalışmaları işimiz gereği fotoğraflamak amacıyla geldiğimizde ise kendisi ile epeyce sohbet etme fırsatı buldum. 2016 yılında yayınlanan “Tarım’dan Yazı’ya Burdur Yöresi ve Yakın Çevresi’nin Altıbin Yılı (MÖ 8000 – MÖ 2000) isimli eserini imzalaması benim için unutulmaz bir anı oldu.
Çalışmaları ulusal ve uluslararası basında geniş yer bulan ve açıklamalarında Hacılar Büyük Höyük hakkında ise duygu ve düşüncelerini ifade eden Prof. Dr. Refik Duru, “Anadolu’da Neolitik dediğimiz Cilalı Taş Devri ya da tarımın başlaması olayını temsil eden yerleşmeler ilk kez 1957 yılında Hacılar’da bulundu ve o günden bugüne Anadolu’nun ne derece yüksek neolitik kültürlere ev sahipliği yaptığı anlaşıldı.Hacılar Büyük Höyük, abartmadan söyleyeyim ki; Anadolu’nun şimdiye kadar hiç bilinmeyen bir dönemini aydınlatan çok değerli bilgiler veren çok gösterişli bir yerleşme. Anadolu’da şimdiye kadar hiç rastlanmayan bir yöntemle çok görkemli ve sağlam bir surla çevrili bir yerleşme. Çok uzun yıllar bu Höyük’te çalışmaların devam edeceğine eminim. Burası Anadolu kültür tarihinin bir aşamasını fevkalade iyi temsil etmektedir. Bundan dolayı da bu işe aracı olduğumuz için çok mutluyuz” Diyor.
Milattan önce yaşamış toplumları, kentleri ve uygarlıkları gün yüzüne çıkarmayı yıllarını, emeğini, alın terini vermiş bir insanla tanışmaktan dolayı bir gazeteci olarak ve bir insan olarak gerçekten mutluyum. Yazımın başında da söylediğim gibi “Heykeli dikilecek bir insan”. Burdur arkeolojisine ve Anadolu coğrafyasının tarihi kalıntılarına sağladığı katkılar, yaptığı çalışmalar neticesinde Burdur’un ve ülkemizin yerel ve ulusal, hatta ve hatta uluslar arası düzeyde bilinirliğini büyük katkıda bulunan bir insanın değeri ve kıymeti yaşarken anlaşılmalı i hak ettiği değer kendisine verilmelidir. Bu değerli insanı yaşarken onurlandırmak başta ilimizin yönetenlerine düşmektedir. İsmi yaşatılmalıdır.