Dünyamızdan yaklaşık 385 bin km uzaklıkta olan, çapı dünyanın dörtte biri, kütlesi de seksende biri olan Ay’dan bahsetmek istiyorum.
Geceleri gökyüzüne baktığımızda, orada kimi zaman lamba gibi asılı duran şeyin, çocuklarımızın Ay Dede’sinin, binlerce yıldır tarımsal faaliyetlerin şekillenmesine olan etkisi, bu mesleğin bir mensubu olarak bende çok merak uyandırmıştır.
Tarımda Ay Takvimi’nin tutarlılığı veya tutarsızlığı üzerine kapsamlı bir araştırma yapılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yaklaşık 28 gün süren ay döngüsünün 14’er günlük iki evresi vardır; biri yeniay ile başlayıp dolunay ile biten “büyüme” evresi, diğeri ise dolunayla başlayıp yeniay ile biten “küçülme evresi.”
Ay’ın görüntüsü büyürken çekim kuvveti arttığı için yeryüzünde su daha çok dışarıya (git), küçülürken de içeriye (gel) akmaya eğilim gösteriyor. İşte yaşayan her canlının büyük bölümünü su oluşturduğundan, ayın hallerine göre suyun gel ve git’lerine göre öngörülmeyen değişiklikler oluyor. Bir nevi, belki de kimsenin farkında olmadan, Ay Takvimi’ne göre hayatın akışı şekilleniyor. Nasıl mı?
Örneğin Anadolu köylerinde yaşlı dedeler ve nineler; “Ay’ın yenisinde yapılan işten hayır gelmez!”, “Dolunayı bekle, bereketini gör”, “Ayın yenisinde olur börtü böcek, eskisinde olur börek çörek”, “Kesme odunu ay büyürken, kırk koyunu küçülürken” derler.
Belki de yüzyıllardır kuşaktan kuşağa aktarılan bilgiler, tecrübeler ve gözlemler, Ay’ın hangi devresinde neyin yapılıp yapılmayacağını onlara öğretmiş; “Hangi ürün ne zaman ekilir, ne zaman toplanır?”, “Meyve ağaçları veya asmalar ne zaman budanır veya aşılanır?”, “Haşere ne zaman ürüne musallat olur?”, “Koyun ne zaman koça katılır, ne zaman kırkılır?”, “Bulgur, salça, turşu, peynir, ekmek ne zaman yapılır?”, gibi soruların yanıtını çoğu kez geceleri gökyüzündeki ayın hallerine bakarak vermişler; bir bakıma Ay’ın devreleri onların ziraat takvimi olmuştur.
Öyle ki, bu takvimi takip edenlere göre, Ay’ın eskisinde (dolunaydan yeniaya kadar olan küçülme devresi) ekilen veya dikilen ürün daha verimli olur; özellikle Ay’ın dolunay devresi ekim/dikim zamanıdır. Ay’ın yenisinde (yeniaydan veya hilalden dolunaya kadar olan büyüme devresi) ekilen, dikilen, biçilen veya toplanan ürün böceklenir, küflenir. Koyun yeni ayda kırkılmaz, aksi halde yünü çabuk kopar ve güvelenir.
Ağaçlar yeniayda kesilmez, aksi halde odunu kolay bükülür, çatlar ve çürür. Budama ve aşılama yeniayda yapılmaz, aksi halde sürmez ve tutmaz (bu işler için yarımay beklenir). Dolunayda biçilen otlar daha şifalı olur. Biz bugün bilimsel yöntemlere göre tarımsal eğitim uyguluyor ve tarımsal faaliyetlerde bulunuyoruz; örneğin tarla denemeleri ve laboratuar analizleri yaparak hangi ürünün ne zaman ekileceğine, hastalık ve zararlılarla nasıl mücadele edileceğine, hasat ve harmanın ne zaman yapılacağına karar veriyoruz. Elbette en doğru olanı budur.
Ancak yukarıda açıklamaya çalıştığım şekilde, ellerinde bugün bizlerin sahip olduğu bilim ve teknik imkânlardan yoksun olan insanların doğanın işaretlerini (örneğin Ay’ın devrelerini) rehber edinerek faaliyetlerde bulunmaktan başka çareleri yoktu. İşte şimdi bizlere, bugün birçok bilim adamına göre “hurafe” olan, artık unutulmuş, ancak çoğu zaman işe yaramış olan Ay takvimine dayalı zirai faaliyetleri bilimsel olarak araştırıp gün ışığına çıkartmak düşüyor.
Örneğin Ay’ın dolunay devresinde biçilen otlar gerçekten daha şifalı mıdır? Bilimsel olarak araştırıldıktan sonra yanıt “Evet” olursa çok şey kazanırız, “Hayır” olursa hiçbir şey kaybetmeyiz.
Prof. Dr. Hasan BAYDAR
Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi