Jeofizik Yüksek Mühendisi Abdurrahman ARIKAN sitemize Deprem ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
İŞTE O AÇIKLAMA
Sayın Arıkan önsöz olarak belirtmek istediğiniz bir şey var mı?
Öncelikle bu söyleşide emeği geçen Burdurweb ailesine şahsınızın nezdinde teşekkür etmek istiyorum.
Efendim, depremden bahsettiğimiz bir ortamda daima riskten de bahsetme zorunluluğumuz vardır. Çünkü bir bilinmezlik mevcuttur. Bilinmezin olduğu her yerde ise bir korku ve panik durumu söz konusudur. Bu panik havasını yenmek içinse elimizde daha çok belge olmalıdır. Tarihsel sürece bakarsak bilgi sürekli olarak denemeler sonrası birikerek ilerlemiştir. Ama bilgi dünyaya homojen bir dağılım da göstermemiştir. Bir toplumun sahip olduğu bilgi, diğer toplumda bulunmayabilir. Bu yüzdendir ki bilgiyi elinde tutan toplumların yeniliğe atılma süreci de her zaman hızlı olmuştur. Bugün bile dünyanın bazı bölgelerinde inşasını çözmekte zorlandığımız kadim yapılar içinde onca yıla ve doğa koşullarına rağmen ayakta kalanları mevcuttur. Bu eserleri oluşturanlarla, tarihten izi silinen medeniyetlerdeki bilgi toplamını bir tutmamız doğru değildir.
‘’ Risk var mı?’’
Bugün diyorlar ki ‘’ yapıya elverişsiz ortam’’ ben buna katılmıyorum. Bakın yasaklamak bir çözüm değildir. Yapıya elverişsiz alan yoktur, yapının özelliğine göre mühendislerce çözümlemesi yapılmamış alan vardır. Bu hususta son yıllarda geliştirilen sistemler de hipotezimi destekler nitelikte. Mühendis, çözümü en cazip şekilde üreten kişidir. Günün birinde manyetik kuvvetin etkisiyle havada asılı kalan yapılar içinde yaşayan insanların devri de gelecektir. Bugün biz, yasaklamak yerine çözmeye kalkarsak ileride neslimiz bu atılımı gerçekleştirmiş olacak. Bugünün hayatta kalma problemi farklı, o günün farklı olacaktır. Belki de bundan yıllar sonra elektromanyetik alanın binalar üzerindeki etkilerinden bahsediyor olacağız. Ama bugünün en büyük sorunlarından biri zemin problemleridir.
Bu problemlerin de başında zemin büyütmesi gelmektedir.
Zemin büyütmesi nedir?
Zemin büyütmesini tanımlamadan önce çokça karıştırılan depremin büyüklüğü ve depremin şiddeti arasındaki farka değinmek istiyorum. Bir depremin büyüklüğü sismik hareketle ortaya çıkan mutlak enerjidir. Depremin şiddeti ise yerkabuğundaki yapıların sismik hareketten ne kadar etkilendiği ile alakalıdır. Bu etkilenmenin sübjektif olarak pek çok nedeni olduğu için şiddet hesabı ve zemin etkisinden kaynaklı zemin büyütme değerleri de yer yer değişmektedir.
Depremin şiddetinin değişken olmasına ne gibi faktörler etki etmektedir?
Sismik hareketin derinliği önemlidir. Derin bir depremde meydana gelebilecek sismik hareketlenme, kabuğa çıkana kadar bir nebze sönümleneceği için, aynı büyüklükteki, benzer koordinatlarda meydana gelecek sığ bir depreme nazaran daha az yıkıcı özelliğe sahip olacaktır. Bunun yanında sismik dalgaların mühendislik yapısına kadar katettiği tabakalar da önemlidir. Litolojide belirtildiği üzere; kum, kil veya karışımından oluşan birimlerin üzerine inşa edilmiş bir mühendislik yapısı, kayanın üzerine inşa edilmiş bir mühendislik yapısına göre daha çok zarar görecektir. Bunda Zemin Hakim Titreşim Periyodunun da etkisi vardır.
Zemin Hakim Titreşim Periyodu’ nu biraz açar mısınız?
Dalgalar zeminlerde ilerlerken zeminin dinamik ve elastik parametreleri yayılıma etki eder. Bu etkileri de göz önünde bulundurarak, deprem dalgalarının zemindeki salınım süreleridir (sn) diyebiliriz. Bahsettiğim parametreler farklı bölgeler için farklı sonuçlar vereceği için her bölgenin kendi karakterine has bir Zemin Hakim Titreşim Periyodu oluşacaktır. Bunun yanında bir de inşa edilecek yapının hakim periyodu vardır. Bizim mühendislik çalışmalarında en çok dikkat ettiğimiz noktalardan biri de Zeminin Hakim Titreşim Periyodu’nun, Binanın Hakim Titreşim Periyodu ile aynı olmamasıdır. Çünkü aynı yönde ilerleyen, benzer periyotlu iki dalga birbiri üstüne binerek hareket eder ve bu da yıkıcı etkiyi beraberinde getirir.
Bu bahsettiğiniz parametreler nasıl belirleniyor?
Bu parametreleri elde etmek için bugün en çok kullanılan yöntemler; yapay dalga üretme prensibine dayanan sismik yöntemler, düşey elektrik sondajı yöntemleri, temel sondaj yöntemleridir. Aslında bu teknoloji pek çok bilim alanında benzer olarak kullanılmaktadır. Bunlardan biri de tıp alanıdır. Biz de yerbilimciler olarak bu parametreleri göreceli olarak elimizdeki ekipmanlarla belirleyebilmekteyiz. Özellikle 1999 depreminden sonra bu ölçümler daha çok önem kazanmıştır. Bugün bir parselde yapılaşmaya gidilmeden önce bulunan bu değerler raporlarda kullanılmaktadır.
Peki Burdur için konuşursak, riskli olan mahalleleri işaret edebilir misiniz?
Tekrar söylemekte fayda var: Söz konusu deprem olunca risksiz kabul edebileceğimiz bir alan bulunmuyor. Bunun yerine göreceli ‘’az’’ veya ‘’çok’’ terimlerini kullanırız. Örneğin Atatürk Mahallesi beni bu konuda hep şaşırtmıştır. Yaptığımız ölçümlerde dağ eteği kıyısında elde ettiğimiz zemin büyütmesi sonuçları ile, hemen 150- 200 metre aşağısında göle yakın yerlerde elde ettiğimiz zemin büyütmesi sonuçları çok farklı. Risk kapsamında değerlendireceksek mahalleden ziyade parsel bazında değerlendirme yapmalıyız.
Peki afetlere karşı alınabilecek önlemler nelerdir?
Öncelikle imar planına esas jeolojik- jeoteknik etüt raporlarında yapılan çalışmalar oldukça önemlidir. Bu çalışmalarda imara açılan bir bölgenin yapılaşmaya gidilmeden önceki durumu belirlenmektedir.
Dolayısıyla uygun alan veya önlemli alan tanısı koyulması gerekir. Hatta önlemli alan olarak belirlenecekse, hangi kategoriye girdiği titizlikle belirlenmelidir. İkinci olarak her zaman zemin hakim titreşim periyoduna ve yeraltı su seviyesine dikkat ederim. Sıkı bir zeminle gevşek bir zeminin hakim titreşim periyodu bir olmayacaktır. Bu da direk olarak statik değerlerine etki edecek, müteahhide ekstra bir ücret olarak yansıyacaktır. Tam tersi olarak düşündüğümüzde ise gevşek bir zemin için yeterli önlemler alınmayacak, bu da küçük bir depremde dahi kayba neden olabilecek sonuçlar doğuracaktır. Daha önceki bir söyleşimizde Burdur için yeraltı su seviyesinin yüksek olduğu bölgelere işaret etmiştim. Merak eden okuyucular arşivinizden erişebilir. Biz zeminlerin farklı tip malzemelerden oluşmasını isteriz. Çünkü farklı tip malzemeden oluşan zeminlerde daneler arası boşluk nispeten daha azdır. Zemin problemlerine pek çok alternatif çözümler üretilmiştir. Mesela deplasman teknikleri, titreşimli yöntemler, karıştırma teknikleri vb.. eğer sorun doğru teşhis edilirse çözüm de doğru bir şekilde uygulanacaktır.
Verdiğiniz bilgilerden ötürü teşekkür ederiz. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
En başta dediğim gibi bilgi çok önemlidir. Belki depremi engelleyecek bilgiye ulaşamayacağız ki bunun için uğraşmaya gerekte yoktur çünkü doğada etki tepki vardır. Ama depremin yıkıcı sorunlarına önlem alabiliriz. Çalışmalar esnaf kafasından kurtularak yapılmalıdır. Yönetmelikler hazırlanırken meslek çıkarı değil, insan çıkarı gözetilmelidir. Aynı soruna yönelen meslek grupları, benlik çatışmasına düşmemeli. Üniversite enstitüleri AR- GE çalışmaları yapmalı. Onlara bu konuda büyük iş düşmekte.
Ben tekrardan teşekkür etmek istiyorum. Umarım faydalı bir söyleşi olmuştur. Esen kalın.