Süt üreticisinin Ankara’daki tek güçlü sesi Tükiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanı Kamil Özcan, Aralık ayı sayısında Burdurweb Dergisi’ne konuk oldu. Genel Başkan Özcan süt fiyatlarından, ulusal süt konseyinden istifasına, çözüm önerilerinden beklentilerine kadar bir çok konuda sorularımızı yanıtladı.
ÜCRETSİZ PDF: http://dergi.burdurweb.com/sayi/61.pdf
ÜCRETSİZ E DERGİ: http://dergi.burdurweb.com/sayi-61
Üreticinin süt fiyatlarındaki derdi nasıl çözülecek?
Kamil ÖZCAN: Süt fiyatı artık gündemden düşmeli. Süt fiyatı birilerinin girişimleriyle, birilerinin araya girmesiyle süt fiyatını baskı yapılarak oluşturulan durumlar yanlış durumlardır. Süt fiyatı artık bir sistemin içerisine dahil edilmeli ve otomatiğe bağlanmalı, bir paritesi olmalıdır. Süt fiyatları maksimum 3 ayda bir güncellenmelidir. Süt konseyinin 3 ayda bir süt fiyatını güncellemesi halinde üretici en azından zarar etmekten kurtarılabilir.
Sütte genel bir parite vardır. 1 litre süt, en az 1.5 kilogram yem fiyatına denk gelmelidir. Bu parite süt üreticisinin yaşam payıdır. Süt üreticisi ürettiği sütün değeriyle yem alabiliyorsa ancak kazanç sağlayabilmektedir. Maalesef ki şuan süt üreticisi bu pariteyi sağlayamamaktadır. Ürettiği 1 litre süt ile 1 kg yem alamamaktadır. Yani süt üretirken vatandaş kar yapmak yerine zarar etmektedir.
Büyük resme baktığımızda üretici köyden, kırsaldan kaçıyor. Şehre göç ediyor. Kırsalda yaşayan vatandaşlarımız hayvancılığı bırakıyor. Neden bırakıyor? Neden bırakmasın ki? İşletmesi kaç gün daha zarar edebilir? Genel politika olarak kırsalda yaşayan vatandaşlarımızı üretimde tutmamız lazım. Üretimde tutmanın yolu üreticiyi para kazandırmaktır.
Türkiye’de yıllardır “süt fiyatı, süt fiyatı” diye gündemden düşmeyen bir durum var. Biliyorsunuz Ulusal Süt Konseyi’nden istifa ettim. Konseyden istifa ederken 10 maddelik bir gerekçeler sundum.
Bunlar;
1- Ulusal Süt Konseyi mevcut anlayış ve işleyişi ile etkisiz bir “danışma kurulu” kimliğinden sıyrılmamış, hatta her geçen gün bu kimliği pekiştirecek politikalar izlemiştir.
2- Konseyin temel görevlerinden biri sektörün önemli sorunlarına ilişkin uyarı ve tavsiyelerde bulunmaktır. Yapılan az sayıda öneri ve uyarının bile muhataplarınca dikkate alınmaması, üzerinde durulmaması, olağan karşılanır hale gelmiştir. Konseyin herhangi bir yaptırım gücü yoktur.
3- Konseyin genellikle sanayi kesimini kayırıcı kararlar aldığı, bir başka ifadeyle adil davranmadığı üretici çıkarlarını korumaktan uzak olduğu görüşü, haklı olarak yaygınlık kazanmıştır.
4- Konseyin, çiğ süt maliyetini hesaplamak ve ilan etmek de dahil yaptığı faaliyetler; süt piyasasının düzenlenmesi, kalitenin artırılması, kayıt ortamının geliştirilmesi, üretici çıkarlarının korunması gibi ana konularda etkisiz kalmıştır. Bu durumun olağan görülmesinde tercihlerin üretici ve üretimden yana olmamasının etkisi olduğu düşünülmektedir.
5- Konsey, ulusal hedeflerden biri olarak ortaya konan enflasyonla mücadeleye süt sektöründe sadece çiğ süt fiyatını sabit tutarak katkı vermeye çalışmış, sanayi ürünleri ve yem fiyatlarındaki artışın üreticileri olumsuz etkilemesine duyarsız kalmıştır. Sonuçta maliyetler ciddi manada arttığı halde, Ülkemizde çiğ süt fiyatı ve süt desteklemeleri bir yıl boyunca neredeyse hiç artmamış, Konsey çiğ süt fiyatının ve süt desteklemesinin artırılması talebinde bile bulunmamış/bulunamamıştır. Ama süt ürünleri ve yem fiyatları artmaya devam etmiştir.
6- Enflasyonla mücadele kapsamında gösterilen milli duruşumuza katkı sağlayacak tüketiciyi koruyan market raf satışlarını arttırmayacak diğer alternatif destekleme ve ücretlendirme önerilerimizde bu süre zarfında hayata geçirilememiştir.
7- Süt üretiminde karlılık ve süt fiyatının belirlenmesinde önemli ölçütlerden biri süt: yem paritesidir. Türkiye’de süt yem paritesi; süt fiyatı kesif yem fiyatına bölünerek hesaplanmakta ve bu değerin hiç olmazsa 1,5 olması istenmektedir. Oysa Türkiye’de süt: kesif yem paritesi yıllardır 1,5 ve daha yukarı olmamış, genellikle 1,2 civarında seyretmiştir. Süt fiyatının gerekirse aylık belirlenmesi ve sürekli güncellemeye esas süt yem paritesinin en az 1,5 olarak belirlenmesi önerilerimizde de bir ilerleme sağlanamamıştır.
8- Konsey, bazı süt sanayicilerinin kendilerinden fabrika yemi almayan süt üreticilerinin ürettikleri sütü satın almamalarını engelleyecek girişimlerde bulunmamıştır.
9- Konseyin, süt üreticilerinin refah seviyesini artırmaya ve üretimde süreklilik sağlamaya yönelik, ıslaha ve destekleme politikalarına yönelik olumlu sonuçlanmış hiçbir girişiminden söz etmek mümkün değildir.
10- Özellikle Türkiye için kaliteli ve ucuz fiyatta hayvansal protein kaynağı olan süt ve süt ürünlerine ihtiyaç duyan kesimlere, özellikle dar gelirli ailelerin çocuklarına, uygun fiyatlarla ulaştırılması yönündeki talep ve önerilerimiz dikkate alınmamıştır.
Mesele benim istifam gündem olsun değildi. Bu gerekçelerin dile getirilmesiydi. Ulusal Süt Konseyi diye bir kurum var ve bu kurumun yetkisi yok. Bu konseyde ben bir genel başkanım, yönetim kurulu üyesiyim. Benim köyde süt üreten üreticiden sıfat olarak bir farkım yokmuş gibi durumdaydık. Ne söz hakkımız doğru düzgün vardı ne de sözümüz dikkate alınıyordu. Süt konseyi eline tutuşturulan rakamı okuyor. Deklarasyon merkezi gibi işlevi söz konusuydu. Konseyden bize yeterli bilgi gelmiyordu ve süt üreticimize yeterli açıklama yapmamıza olanak verilmediği için konseyde durmanın bir anlamı yoktu.
Süt konseyi süt fiyatını nasıl
belirliyor?
Kamil ÖZCAN: Üç yıl önce Ulusal Süt Konseyine ilk seçildiğim zamanlarda süt konseyi sektör temsilcilerini, sanayiciyi, kooperatifleri, birlikleri, satıcıları bir araya getirir, biz de süt konseyi olarak organizasyonunu yapar, herkese söz verilerek görüş alış verişinde bulunurdu. Ortaya bir süt fiyatı çıkardı. Konsey bir son rakam açıklar, herkes memnun olmasa da bu fiyat üreticiyi de sanayici de tüketiciyi de korurdu. Bu toplantılar son dönemde bakanlığa alındı. Son dönemde yine konuşmalar yapılıyor ancak en son genel müdür rakamı açıklayıp gidiyor. Son dönemde ise bakanlığın oluşturduğu gıda komitesi diye bir oluşum oluştu. Tarım ve Orman Bakanı, Hazine ve Maliye Bakanı ile Ticaret Bakanının üçlü oluşturduğu gıda komitesi tarafından verilecek fiyatın enflasyona etkisi hesaplanarak belirleniyor. Süt fiyatı sadece bir rakamdan ibaret görülmemelidir. Süt fiyatının üretici üzerinde sosyol-ekonomik etkileri var. Üretim maliyetlerini çıkaramazsa bir üretici sütü neden üretsin? Gıda komitesi tarafından açıklanan rakamın enflasyona etkisi mutlaka tartışılmalıdır, üretici de bunun bilincinde olsun ancak enflasyonun yükü üreticiye yüklenmemelidir. Eğer enflasyonda bir sıkıntı varsa devlet tarafından üretici desteklenmelidir. Sahada milyonlarca süt üreten insan var. Süt fiyatlarından dolayı milyonlarca insan etkileniyor. Rakam belirlenirken üreticinin üretim maliyeti dikkate alınarak belirlenmelidir.
Süt fiyatlarının belirlenmesi
beklentileriniz nedir?
Kamil ÖZCAN: Dünyada süt fiyatları belirlenirken yem fiyatı dikkate alınır. Dünyanın birçok yerinde 1 litre süt 1,5 kg yem alabilmektedir. Dünyanın çeşitli ülkelerinde farklı pariteler yer almaktadır. Örneğin ABD’de süt fiyatı belirlenirken soya küspesi ile mısırı baz almışlardır. Ülkemizde bu böyle bir parite fabrika yemi üzerinden hesaplanmalıdır. Özellikle bir pariteye bağlanırsa üretici en azından zarar etmeyeceğini bilir. Başka bir alternatif marketteki süt fiyatına bağlı bir parite uygulanabilir. Bunların örneklerini artırabiliriz. Bizim talebimiz bir sistem olsun ve bu sisteme uyulsun.
Döviz kuru artmasına karşın süt fiyatları sabit kalıyor, süt fiyatları döviz karşısında eziliyor mu?
Kamil ÖZCAN: Döviz fiyatları artınca süt fiyatları artsın diye bir beklentimiz yok. “Dolar yükseldi, yem fiyatları yükseldi, hemen anında süt fiyatlarını yükseltelim” gibi düşüncelere de karşıyız. Bu da zaten mümkün değil. Bizim önerimiz süt fiyatlarının 3 ayda bir güncellenmesidir. Üç ayda bir komite veya konsey toplanmalı, bu fiyatları güncelleyip “önümüzdeki 3 ay süt fiyatı budur” demelidir.
Üç ayda bir güncellenen fiyatlar üreticinin derdine derman olur mu?
Kamil ÖZCAN: Kesinlikle olur. En azından zarar etmesinin önüne geçer. Şuanda süt üreticimiz sütünü 2 Lira 30 Kuruştan satıyor. Yemin çuvalı 130 Liraya gelmiştir. Yemin kilogram fiyatı 2 Lira 60 Kuruştur. Yem fiyatları 1 yılda 70 Liradan 130 Liraya yükselmesine karşın, sütün litre fiyatı yerinde sabit kalmıştır. Kesintilerle birlikte süt üreticisinin eline süt litre fiyatı 2 Lira 30 Kuruş geçmediği için yem fiyatı altında süt üreticisi ezilmektedir. Hakkını teslim edelim buradan da bir teşekkür etmeliyiz. Devletimiz 40 Kuruşluk bir destekleme vererek bir nebze nefes oldurdu ama bu desteği 6 ay öncesinde istemiştik. Bize o dönem daha acil lazımdı. Fakat bu destekleme yeni gerçekleşti.
Diyelim ki bugün sütün fiyatı 3 Lira oldu. Bu sütün parası 1 Ocak 2021 itibariyle alımı yapıldığında süt üreticisinin eline Şubat 2021 sonunda geçer. Ancak yeme zam geldiğinde yemi hemen zamlı alıyoruz. Süt fiyatları belirlenirken bu kriterler göz önünde bulundurulmalıdır. Önce üreticiye sahip çıkılmalıdır. Üretici üretirse sanayici işler, halk da marketinden sütünü alır. Üretici üretirse hayvanına yem yediriyor, üretici süt üretirse nakliyatçı iş yapıyor. Üretici üretirse süt sanayisi çalışıyor. Önce üretici 1 Litre süt üretecek ki üretime bağlı tüm sektörler ekmek yesin. Tüm sektörler şapkasını önüne koymalı üreticiyi nasıl zarar ettirmeyiz? Diye bir araya gelmesi gerekiyor. Her kesimin üretici merkezinde odaklanması lazım. Biz süt üreticisini nasıl üretimde tutarız? Diye düşünmesi lazım.
Kırsaldan kente göçler süt fiyatlarını
etkiler mi?
Kamil ÖZCAN: Üretici zarar ettiğini anladığında ve bunun sürdürebilir olmadığını emin olduğunda kırsaldan kente göç etmektedir. Üretici şehre göç etti mi geri gelmemektedir. Devlet tarafından kırsala dönüş politikaları uygulanıyor. Üretici dönmez. Üretici bıraktı mı bir daha başlamaz. Mevcut üreticilerimize sahip çıkılması çok önemlidir. Üretici yaşlanıyor. Burası çok önemli. Köyde yaşayan genç nüfus şehre gidiyor. Köydeki genç delikanlılara kız verilmiyor algısı var. Ailenin 50 tane damızlığı var. Oğluna kız vermiyorlar. Niye verilmiyor? Sabit bir geliri yok. Her an zarar edebilir. Kısaca sosyal bir güvencesi yok. Bu durumda genç çiftçilerimiz şehir merkezine gelerek asgari ücretle çalışmayı kabullenmek zorunda kalıyor. Köydeki üretici gençlerimize bir statü kazandırmalıyız.
Devlet süt üreticisini yeterli
anlamıyor mu?
Kamil ÖZCAN: Şuana kadar söylediklerime bakıldığında belki Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiriciler Merkez Birliği Genel Başkanı olarak konuşsam da herkesin bildiği gibi ben halen köyde yaşayan üretimin içinde olan bir insanım. Süt üreticisinin yaşadığı sorunları birebir yaşıyorum. Yemi süt üreticilerimiz çuvalını 130 Liraya alırken, ben 50 Lira’ya almıyorum. Bazen durumun içler acısı halini anlatmak için “İnekler birbirini yiyor” diye tabirde bulunuyorum. Bunu neden söylüyorum? Her ay bir ineği satıp yem alabilmek için açığımı kapatıyorum. İnekler birbirini böyle yiyor. Yem fiyatları sürekli zamlandığı için mecburen her ay bir ineğimizi satmak zorunda kalıyoruz. Bu hemen hemen tüm üreticiler için geçerli bir örnek. Biz bunları söylüyoruz ve söyleyince sıkıntı yaşıyoruz. Ben bunu söylemek, üreticiyi temsil etmek için bu görevi sürdürüyorum.
Yem fiyatlarının süt fiyatlarına etkisi nasıl azaltılabilir?
Kamil ÖZCAN: Yem üreticilerine baktığımızda özellikle ithalatçı yemcilerden görüş alsanız cebinizdeki parayı onlara vereceğiniz gelir. Durumları içler acısı. Onlar diyorlar ki yem çuvalının yarısı dolar yarı TL. Yem üreticisi “soyayı dışarıdan getiriyoruz, ham maddeyi dışarıdan getiriyoruz. Dolar yükselince bizim maliyetlerimiz arttı. Biz de zarar ediyoruz” şeklinde ifade ediyorlar. İşte süt konseyi bunun için yeniden yapılanmalıdır. Süt konseyinde yem üreticisi yok. O masada yemci de olmalıdır. Onun derdini de konuşmalıyız. O masada tüketici de olmalı. Süt konseyinde üretici var, devletimizden temsilci var, sanayici var tamam ama bu konsey biraz daha genişletilmelidir. Yem üreticisi, son tüketici ve ilgili başka sektörlerden de temsilciler olmalıdır. Üretimin maliyetin etkileyen bütün unsurlar o masada olmalıdır. Genişletilmiş bir konseyden çıkacak bir rakam herkesin ortak çıkardığı bir rakam olmalıdır. Üretici üretiyor tüketici alamıyorsa, tüketicinin alım gücü yoksa tüketici temsilci bunu konseyde dile getirir ve fiyatların belirlenmesinde yardımcı olur. Enflasyonla mücadele üretici de olsun ama bütün yükü üretici olarak biz çekmeyelim.
Ulusal süt konseyine geri dönme durumunuz var mı?
Kamil ÖZCAN: Ulusal Süt Konseyi ile alakalı şahsen kendimin her hangi bir koltuk sevdalığı yoktur. İstifam, süt konseyini yıpratmak amacıyla değildi. Biz burada sorunun önemine dikkat çekmek istedik. Burada bir sıkıntı var süt konseyinin yetkisi yok ama sorumluluğu var demek için bu girişimde bulunduk. Süt konseyinin herhangi bir yaptırımı ve yetkisi olmadığı müddetçe bir ilerleme kaydedemeyiz. Süt konseyinin piyasa unsurlarının belirlenen fiyata uyulması konusunda baskı yetkisi olması gerekiyor. Uymayanlara yaptırımı olmalıdır. Üreticinin zarar ettiği ortada. Üreticinin zarar ettiği ortamda olağanüstü toplanarak süt fiyatlarını yeniden güncellemesi gerekiyor. Bu fiyatları güncelleme yetkisinin de süt konseyine verilmesi gerekiyor. Yetkisi olmayan, yaptırım gücü olmayan ama sorumluluğu olan bir süt konseyine geri dönmenin hiçbir anlamı yoktur. Yine ben daha önceden söylediğimin arkasındayım. 12 yönetim kurulu üyesi var, 9’nun ineği yok. 3 üretici temsilcisi var inekleri var, 3 öğretim üyesinin ineği yok, 3 devletten temsilcinin ineği yok. 3 sanayici var ineği yok. Bu işin derdini çeken 3 tane üretici temsilcisi var. Onların içinde ben de varım. Bizim sözümüz geçmiyor. Bizden önceki süt konseyi başkanı sanayiciydi. Halen görevdeki yine sanayici. Biz bir öneride bulunduk. Bir dönem üreticiden, bir dönem sanayiciden dönem başkanları olsun önerisinde bulunduk. Böyle bir dönüşüm sağlayalım ama olmadı. Yönetim kurulunun demokratik bir yapısı mevcut değil. Başka bir öneri de bir meclisinin olması. En azından mecliste de bu konu detaylı konuşulup tartışılabilir.
Üretici ile sanayici nasıl uzlaşır?
Kamil ÖZCAN: Üretici örgütlerinin sanayici ile işbirliğinde olması gerekiyor. Bu üreticinin ne sanayici düşmanı ne de yemci düşmanıdır. Biz birbirimize muhtacız. Üretici üretecek, sanayici sütü alacaktır. Bu devamlı işleyen bir döngüdür. Üretici hergün ürettiği sütünü sanayiciye satması mecburiyettir. Hayvanların beslenmesi için yeme ihtiyacı var. Üretici yem üreticisinden yemi alması, yemcinin de ürettiği yemi satması mecburidir. Biz birbirimizi tamamlayan unsurlarız. Birbirimiz düşman gibi ilan ederek sonuca gidemeyiz.
Sivil toplum kuruluşlarının görevi karar vericileri uyarmaktır. Tabiri caizse “Sahada bir duman tütüyor. Buraya bir kova su dökülecek” bunu biz söyleyerek uyarıyoruz. Bu duman yangına dönüşecek. Birlik olarak biz bunları dile getiriyoruz bizi “Sarı Yelekli” olarak görüldüğünde biz görevimizi yapamaz hale geliriz. Biz birlik olarak gerçekleri söylemek zorundayız. Sahada bir sıkıntı varsa yok diyemeyiz. Bunu görmezden gelince sıkıntılar çığ gibi büyür. Sıkıntıları küçük desteklemeler ile geçiştiremeyiz. Destekleme sistemini de elden geçirip daha sağlam ve hakkaniyetli üreticiyi destekleyen modeller üretilmelidir.
BURDURWEB DERGİSİ / ARALIK 2020 / SAYI: 61 / BURDUR