-BURDURWEB ÖZEL-
Burdurweb Dergisi Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Özgür DOĞAN, Aralık sayısında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik ile özel röportajda bulundu. Yoğun geçen meclis çalışmalarından vakit ayırarak dergimize önemli açıklamalarda bulunan Bakan Çelik, Türkiye Ekonomisi’nin önemli lokomotif sektörlerinden tarım ve hayvancılık konularında Gazeteci Doğan’ın sorularını yanıtladı.
Sayın Bakanım geçtiğimiz kasım ayında Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla düzenlenen “Milli Tarım Projesi” toplantısında önemli açıklamalarda bulunmuştunuz. Milli Tarım Projesi, Türkiye için ne ifade ediyor?
Ülkemizde son yıllarda tarımın yapısal sorunlarının çözüme kavuşturulması ve destekleme miktarlarında yapılan önemli artışlar, tarımsal üretim ve tarımsal hâsıla bakımından ciddi gelişmelere yol açtı.
Ancak, planlı üretimin olmamasından dolayı bazı ürünlerde zaman zaman arz açığı sorununu yaşayabiliyorduk. Hayvancılığın da yerli kaynaklardan sağlanması ülkemiz için büyük önem arz ediyordu. Ayrıca tarımda 2023 yılında 150 milyar dolarlık tarımsal hâsıla ve 40 milyar dolarlık tarımsal ihracat hedefini belirlemiş durumdayız. İşte bu hedeflere ulaşmak için “Milli Tarım Projesi”ni hazırladık. Bu projemiz Havza Bazlı Üretime Dayalı Destekleme Modeli ve Hayvancılıkta Yerli Üretimi Destekleme Modeli olmak üzere iki ana temelden oluşuyor.
Neden havza bazlı destekleme modeli? Ülkemiz ve üreticilerimiz için neler getirecek?
Önceki destekleme modelinde birtakım problemler yaşıyorduk. Dağınık, plansız, karmaşık bir sistem vardı. Şimdi bu yeni modele geçeceğiz. Bu modelle beraber tarımsal faaliyet yapılan her bir ilçenin bir tarım havzası olarak kabul edilmesiyle 941 tarım havzası belirledik. Bu havzalarda, ülkemizde arz açığı bulunan, stratejik ve bölgesel önem arz eden, insan beslenmesi–sağlığı ve hayvansal üretim açısından önemli olan buğday, arpa, çavdar, çeltik, dane mısır, tritikale, yulaf, mercimek, nohut, kuru fasulye, pamuk, soya, yağlık ayçiçeği, kanola, aspir, çay, fındık, zeytinyağı ve yem bitkilerinden oluşan 19 ürünü destekleme kapsamına alıyoruz. Buğday ve yem bitkilerini bütün havzalarda destekleyeceğiz.
Destekleme tutarlarının yılda iki kez olmak üzere üreticinin finansmana en fazla ihtiyaç duyduğu dönemlerde ödenmesini ve desteklemelerin 3 yıllık dönemler halinde açıklanmasını planladık.
Modelin uygulamaya geçmesiyle birlikte birincisi; üreticilerimiz, hangi ürünün havzasında desteklendiğini bilecek. İkincisi; planlı üretime geçmiş olacağız. Böylelikle hem tarım alanlarımızı daha etkin kullanmış olacağız hem de arz fazlasından kaynaklanan fiyat dalgalanmalarını asgari seviyeye indirmiş olacağız.
Bu uygulamamızla Türkiye’de artık keyfi, rastgele bir üretim değil; bilimsel verilere dayalı, arazinin durumuna, su durumuna göre bir ekim gerçekleştirilecek. Amacımız çiftçilerimizin kazanması ve ülke toprağımızın, tüm arazilerimizin en rasyonel ve verimli şeklide kullanılması. Bu çalışmamızla tarımsal hasılada başlangıçta 11 milyar TL’lik bir artış sağlanacağını öngörüyoruz.
Hayvancılıkta Yerli Üretimi Destekleme Modeli kapsamında neler yapacaksınız?
Kırmızı et tüketiminde 150-200 bin tonluk bir açığımız bulunuyor. Bu nedenle 500 bin büyükbaş hayvan ithal etmek zorunda kalıyoruz. Ayrıca her yıl 400 bin buzağı ölümü yaşanıyor. Bu olumsuz gidişatın önüne geçmek için hayata geçireceğimiz bu modelle hayvansal üretimde sürdürülebilirliği sağlamayı, kaliteyi iyileştirmeyi, dışa bağımlılığı azaltarak hayvancılıkta ihtiyacımızı yerli üretimle karşılamayı ve hayvansal ürün ihracatımızı artırmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda şu projelerimiz olacak. Birincisi; başta Doğu Anadolu Bölgesi illeri olmak üzere toplam 30 ili mera hayvancılığı yetiştirici bölgesi olarak belirledik. Bu illerde yapacağımız çalışmalarla meralarımızı daha etkin ve verimli kullanacağız. Meralar, artık hayvancılık yapmak ve ıslah etmek şartıyla uzun süreli kiraya verilebilecek. Buralarda besi sığırcılığına uygun düve alımını teşvik edeceğiz. Et sığırcılığına uygun düve alımına %30 hibe desteği vereceğiz.
Bu 30 ilde ve altyapısı uygun diğer illerimizde olmak üzere 3 yıl içinde et verimi yüksek toplamda 350 bin baş gebe düveyi ülke sürüsüne katmayı hedefliyoruz.
İkinci projemiz, damızlık hayvan sayısını artırmaya yönelik. Bu kapsamda 32 ilde damızlık gebe düve üretim merkezleri, 26 ilde damızlık koç ve teke üretim merkezleri ve 11 ilde damızlık manda üretim merkezleri kuracağız. Bu üç proje için de %50 hibe desteğimiz olacak.
Üçüncüsü, şap hastalığından ari bölgelerin oluşturulması. Daha önce Trakya Bölgesinde elde edilen aşılı arilik statüsünü, süt sığırcılığının geliştiği Güney Marmara, Ege, Akdeniz, Orta Karadeniz ve İç Anadolu Bölgelerini de kapsayacak şekilde genişletiyoruz. Böylelikle özellikle buzağılarda yaşanan ölümler engellenmiş olacak. Bu da hayvancılığımızın sürdürülebi- lirliğine katkı sağlayacak.
Tarımda gübre kullanımına ilişkin Bakanlığınızın ne tür çalışmaları var?
Gübre de dahil olmak üzere tarımın temel girdileriyle ilgili olarak çalışmalarımızı hassasiyetle sürdürüyoruz. Bu kapsamda 2016 yılında hem Gübretaş’ın indirimi hem de genel KDV indirimleriyle gübrede yüzde 23’lük bir fiyat indirimi gerçekleştirmiştik. Bu uygulamamızla çiftçimizin yüzünü güldürmüştük.
Gübreyle ilgili yen bir çalışmamız da Milli Tarım Projemiz içerisinde yer alıyor. Şu anki kullandığımız gübrelerdeki kimyasalların toprağa verdiği olumsuzluğu hepiniz biliyorsunuz. Bitkinin topraktan gerekli elementleri alabilmesi için mutlak suretle organik ve mikrobiyal bazı unsurların gübrede olması zorunluluğu bulunuyor. Gübrenin bu içerikle oluşturulmasına yönelik çalışmalarımızda son aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Burada temel amacımız, toprağımızın korunması. Ayrıca 941 havzanın gübre kullanma kılavuzunu çıkaracağız. Hangi havzada hangi gübre kullanılacak bunu bizzat çiftçilerimize ileteceğiz. Yaygın bir eğitim faaliyeti ile bilinçli tarım noktasındaki bir eksikliğimizi de böylelikle gidermiş olacağız.
Ürün İhtisas Borsası’nın kurulması ile ilgili çalışmalar ne durumda?
Ürünlerin lisanslı depolarda üreticisini memnun edecek şekilde değerlendirilmesi önemli. 1,5 yıl içinde 3,5 milyon tonluk lisanslı depoya sahip olmayı hedefliyoruz. Üreticiler, ürünlerini diledikleri zaman bu depolara verebilecekler.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız ile yürüttüğümüz çalışma çerçevesinde Ürün İhtisas Borsası’nın kurulması ile ilgili çalışmalarda son aşamaya geldik.
Arazi toplulaştırması ve sertifikalı tohum kullanımı çalışmalarınızda son durum nedir?
Toprak hayattır, toprak her şeyin başladığı noktadır. Biz Hükümet olarak hayat kaynaklarımızdan biri olan besinlerin yetiştiği toprağa gerekli özeni gösteriyor ve onu korumaya yönelik çalışmaları hayata geçiriyoruz. Bu kapsamda 2014 yılında yaptığımız kanuni çalışmayla tarım arazilerinin miras yolu ile bölünerek parçalanmasını engelledik. Tarım sektöründe işletme ölçek küçüklüğü ve arazi parçalılık sorununa karşı Arazi Toplulaştırma çalışmalarına önem verdik. Bakın; 1961-2002 yılları arasında sadece 450 bin ha alanda toplulaştırma yapılmış iken 2003-2015 yılları arasında toplam 4.6 milyon ha alanda toplulaştırma yapıldı. 2 milyon hektar alanda toplulaştırma çalışmaları devam ediyor. Bu alanın 2023 yılına kadar 14 milyon hektara çıkarılmasını planlıyoruz. Ayrıca ülke genelindeki 6,5 milyon hektar alana sahip 184 adet Büyük Ovanın tarımsal sit alanı ilan edilmesine yönelik çalışmamızı da tamamlamak üzereyiz. Bu çalışmamızla artık tarım arazisi niteliği taşıyan bu yerlere çivi dahi çaktırmayacağız. Ayrıca kullanılmayan tarım arazilerinin kiraya verilmek suretiyle değerlendirilmesine yönelik çalışmamızı da önümüzdeki günlerde hayata geçireceğiz.
Sertifikalı tohum kullanımını yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Başta meyve, sebze ve yem bitkilerinde tohum açığı var. Buna yönelik Ar-Ge araştırmalarına 10 kat daha fazla destek vereceğiz. Böylece tohumculuk anlamında dünyada ilk 5 ülke arasına girme hedefine hızlı bir şekilde koşuyoruz.